Tuesday, November 27, 2007

bdwqbd nsk
haftasonun istanbulda geçirme fikrine bayılıyorum.meşhur istinye parkta sandalye bakmam gerektiği için oraya gittim hem de pazar günü o nasıl bir kalabalıktır ve o nasıl büyük bir yer. aslında güzel ama kalabalıkken asla diil. yani çok fazla mağaza ve çok fazla restoran var. go mongo bile var ya o çok harika. le pain quatidient, house cafe fln falan çok fazla.

ama asıl en güzel kısmı murat ın doğumgünü için cumartesi akşamı gittiğimiz OTTO ydu. Bilgi Üniversitesi kampüsünün içinde Santralistanbul'un orası. nedense o bina bana Paris'te ki Centre Pompideu'yu hatırlattı. aslında yediğim yemeği sevmesem direk soğurdum mekandan ama İstiridye sosu mantarlı steak çok lezizdi. Bir de İsatnbul'da fındıklı votka diye bir şey meşhur olmuş herkes ondan bahssediyordu. Bence Starbucks'ın fındık şurubunu votka şişesine koyup çalkalamışlar. Fındık hiç sevmem ben ama shut bardaklarında 5,6 derken gidiverdi anlamadım. Sonra Portecho çıktı. Ankaraya çok gelmelerine rağmen ben hiç gitmemiştim ama baya eğlencelilermiş.


Thursday, November 22, 2007

tomorrow never dies


geçmiş ama koymakta fayda var.

postun başlığının konuyla bir alaksı yok hatta başlığın hiçbirşeyle bir alakası yok.

eski postların birinde ayakkabı hastalığının ne kadar ciddi olduğunu sormuştum galiba. valla ben de durum ciddiyetini koruyor. hiç tavsiye etmiyorum.

"İyi Adamlar" isimli mafya kitabını okuyorum hiç fena değil. Bi de josh hartnett lı vampir filmine gittim istek üzerine ama bi çok sahnede gözüm kapalıydı. küçükken böyle filmelere daha dayanıklıydım şimdi niye böyle korkuyorum anlamıyorum. insan yaşlandıkça çocuk hallerine dönermiş ya ben başkalarının çocuk hallerine dönüyorum sanki benim çocukluğum böyle değildi. ama zaten bu yaşta da yaşlanmak olur mu canım.